Ana içeriğe atla

Kararsizliktan kurtulma klavuzu⬇

Eger siz de benim gibi karar verememekten sikayetciyseniz, iki şık arasinda kalmak iskenceyse, sonunda hic birsey secemiyorsaniz; yani kendi hayatinizi yönetemiyorsaniz şu dört soruyu kendinize sorun:
1. Bunu yaparsam/secersem ne olur?
2. Bunu yapmazsam/secmezsem ne olur?
3. Bunu yaparsam/secersem ne olmaz?
4. Bunu yapmazsam/secmezsem ne olmaz?
Karar verdikten sonra da önemli olan bu karari ben verdim dogrusuyla yanlisiyla kendi secimim ve memnunum diyebilmek. Bunun icin de gerekli olan sey doğrulari kendimiz olarak belirlemek. Başkasının değil kendi dogrularimizin gösterdiği hayatı yaşayabilmek. Hayatina yön vermek böyle birşey...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mis Gibi Kokuyoruz! Parfüm tavsiyeleri

NOT: Burnunuzun kokular arasında geçiş sağlayabilmesi, karıştırmaması için her parfümden sonra kahve koklayın. Bu yazıda bayanlar kendine parfüm seçebilir en azından seçenekleri daraltabilir, erkekler de hediye için fikir sahibi olabilir. Benim kendi seçtiklerim dışında çoğunluğu oluşturan hediye parfümler yine temiz kalbimin rolüyle tam istediğim parfümlerdir. Raf ömürleri en fazla 2 yıl olduğundan çoğunu açmadım. biten şişeleri de kaldırdığım yazlık veya kışlık kıyafetlerin arasına koyuyorum böylece yarım yıl sonra çıkardığımda naftalin yerine sevdiğim biten parfümler kokuyor. Keyifli okumalar ve pıs pıslamalar! 212 VIP Carolina Herrera- Eau de Parfum:  İçeriğinde rom,bitter, turunç, misk, gardenya, vanilya ve tonka fasülyesi bulunuyor. Reçine alt notasına sahip. Oldukça kalıcı bir parfüm. Fakat fresh değil, az biraz ağır gibi.  One Million'a benzeyen bir kokusu var. ''This is a private party. Are you on the list?'' sloganıyla baya cool bir imaj...

Kayıp

                                                                                                                                      03.11.2015 Bana uzaktan bak. Gördüğün şey bir siluet mi? Kıvrımlı, esnek,doğanın bir parçasıymış gibi bir gölge dans mı ediyor? Kendi mırıltısı anlamsız ve tek sesi mi orada?  Dur, yaklaşma. Daha başka ne görüyorsun anlat bana. Gördüğün gölge, hareket eden tek şey mi? Beni gördün mü peki, hiç hareket yok değil mi? Öylece duran bir durgunluk.  Gölgesinin hareketlerinden sorumlu değilmiş gibi, o öne bakmıyor bile.  Ama o benim gölgem. O, öyle.  Onun sahibi benim. Belki de sahibi olduğum tek şe...
21. Yüzyılda, milenyumdan 15 yıl sonra. Kahve kokusu ve bir küçük mumun altında nasıl da saklanıyorum. Dışarıda koşan çantalar, şemsiyeler beni bekliyor, rolümü yapıyorum. Bana her şey gelişmemiş geliyor ama bir Ortaçağın Rönesansı kadar sanata muhtacız. Belki de bütün gazeteler origami yapılmalı, tüm müziklerde hafiften de olsa dans edilmeli, tüm öpücüklerde minimum belli bir miktar sevgi olmalı. Her gülümseme gerçek olmalı, gerçekleşmeli de. Bulutlardan pamuk şeker kokusu da gelsin mi? Tamam bu çok fazla olurdu. Ama sevgi, çokça üretilip az tüketilmeli . Bunu da kimseye söylemeden ama cesurca yapmalı. Kumun üzerindeki şekiller orada birinin birini sevdiğini -hatta seviştiğini- göstermeli. Bir resimdeki her fırça darbesi birinin birini severken, okşarken yaptığı vurgulardanmış gibi gözükmeli. Bir plan ya da bir işin sonucu hep sevmeye çıkmalı. Bir yerlerde biri tüm hisleriyle birinin hassasiyeti altındaysa, tüm hayatında yaşadığı şeylerin onu oraya götürdüğünü bilmesi lazım...