Ana içeriğe atla

Bir Koşu Kos

size ufak bir tatil maceramdan bahsedeyim.
üniversite öğrencisiyseniz ( özellikle hukuk) ve bütünlemeye kalmışsanız ( Allah'ın emri) o aylarca beklenen yaz tatilinde bile huzura kavuşmazsınız.
bizim okulun bütleri Eylül ayında başlayacağı için tatilde ders moduna girmek gerekiyor.
öncelikle son zamanlarda yaşadığım final dönemi stresti ayrılık acısı ve yalnızlaşmayla harmanlaşmış bir ruh emici modumdan kurtulmam gerekiyordu. gittikçe beni içine çeken bi depresyon hali... aileyle çıkılan Bodrum tatili deniz kum güneş yeni insanlar derken bir baktım bana yenilik getirdi. içinde olduğum resmin dışından bakabildim. bu böyle gitmez dedim ve kendime geldim. ancak dönünce bir kaç güne eski halime döndüm. bu sefer köklü bir şeyler yapmalıydım. kendi kendimi iyileştirmeye başladım ( ayrı bir yayın konusu). bu serüvende ve de ders çalışmaktan çok sıkılmayayım diye kendi başıma bir tatile çıkmaya karar verdim. bu tatili ayarlamamda en etkili kişi  önckei gittiğimde tanıştığım biriydi. kendi başıma diye gittiğim tatilde hiç yalnız kalmadım. ancak hedefimde Yunan adaları vardı. sabah uyandım pasaportumu aldım merkeze inip bilet aldım. bana söylenen yerde kalkmadığı için koşa koşa gittiğim yerden eli boş döndüm. tabiki bununla kalmadım. hemen iletişim numarasını tuşlayıp o anki sinirle içimden canavar çıkardım. sussam oflaya poflaya eve dönecektim. bense evin önünden alınıp bırakılmak suretiyle ertesi güne bir bilet kazandım. hak aramaya gelince sessiz kibar kızı öldürüp bir canavar yaratabiliyormusum. fakat ertesi günüm son gün. neyseki biletim gece. o günü bir ada planlayıp dolu dolu geçirdim. Ertesi günse koşmadan Kos'a gittim.

Kos izlenimin:

Öncelikle yol Bodrum'dan bir buçuk saat sürdü (Turgutreis'ten 45 dakikaymış) ve girişte pasaport kontrolü AB vatandaşı olmayanlar için uzun uzadıya sürüyordu. Gidiş dönüş 60-70 TL civarında. kuyrukta beklemek falan derken saat ilerledi ve dönüş saati olan 16:30 a çok şeyi sığdıramayacağımı anladım. kıyı şeridinde gezilecek yerler hedefimdeydi artık. bisiklet kiralamak yada günlük 20 Euro olan arabalardan kiralamak da mümkün. Türk ehliyeti kabul ediliyor.

 Asklepion a gitmeyi çok istediysem de minibüs ve mini tren saatleri uymadığı için gidemedim (merkeze 5 km). ama edindiğim bilgilere göre görülmesi gereken tarihi yerleri barındırıyormuş. Tıbbın babası olarak bilinen Hipokrat'ın doğduğu yer olan adada Hipokrat Tıp Okulu yer alıyor. sağlık tanrısı Asklepios'tan adını almaktadır. Hipokrat yemini burada yazılmış ve ilk andlar burada içilmiş. Tam anlamıyla açık hava müzesi deniliyor. aslında o zamanın hastanesiymiş ve şifa dağıtılan yermiş. orada hasta olmak ölmek yasakmış! Sizin vaktiniz varsa limandan inince sol tarafta 10 dk yürüme mesafesi olan otobüs durağından minibüslerle yada mini tren vasıtasıyla ( 40 dakikalık tur trenleri) gidip gezebilirsiniz.  burdan daha ayrıntılı tarihi bilgiyi edinebilirsiniz.


Önce gider gitmez exchange office de paralarımı Euro'ya çevirdim( almış başını gitmiş). Sonra hemen indiğimiz yerden merkeze çıkınca kırmızı mini trenleri gördüm. yarım saatlik bir turmuş. nerelere gidebilirim diye bir göz atmama yaradı ama çok da memnun kalmadım. 6 Euro civarındaydı. bu bindiğim mini tren kırmızıydı ve özel firmaya aitmiş. yeşil tren belediye binası önünden, mavi tren Aktaion binası önünden kalkıyor ve daha çok tavsiye ediliyor.
indikten sonra yürüyerek Hipokrat'ın ders verdiği söylenen çınar ağacının olduğu yere gittim. aslında bu sadece bir söylentiden ibaret çünkü Hipokrat amcamız MÖ 460-307 yılları arasında yaşamış. çınar ağacının ömrünün ise bin yıldan fazla olabileceği düşüncesi bana mistik geliyor ama yine de siz bilirsiniz tabi.


vapurdan Ada'ya yaklaşırken
hem renkli ve modern hem tarihi kalıntılar içiçie

Defterdar Camii
                                               

Adada bir çok Osmanlı eseri görmeniz de mümkün. Kanuni Sultan Süleyman hanhazretleri (destuuur) Rodos'u alınca Kos yanında promosyon olmuş ve Osmanlı egemenliği başlamış. Platanu meydanında yani bahsettiğim ağacın yanında Osmanlıca yazılar bulunan Hasanpaşa çeşmesi ve arkasında da Lonca camiini göreceksiniz. Osmanlı eserlerini sıralamak gerekirse Defterdar camii (yukardaki görsel), Lonca camii, Germe Köyü camii, Yenikapı camisi minaresi( Diagoras meydanında), Cezayirli Gazi Hasanpaşa çeşmesi, Kaptan Hacıosman paşa kabiri(Lonca camiinin batısında).
Hasanpaşa Çeşmesi
                                                               
Hipokratın altında ders verdiği söylenen çınar ağacı
                                                         
Lonca Camii
                                                                       
                                             Ağaç tabikii koruma altında

                                           Kaptan Hacıosman Paşa Kabri ve Lonca Camii Şadırvanı

sonraki durağım Şovalyeler kalesi de denilen Neratzia Castle. giriş 3 euro fakat gezip görülecek pek birşey yok. Osmanlılardan korunmak için yapılan bir kaleymiş ki bizimkiler harabeye çevirmiş. Kalede yüksek yerlerden manzara nefis gözükse de gezilip görülecek yerler şunlardan ibaret:













kalenin giriş kapısı


vee son dakikalarımı plajlara göz atarak geçirmek istedim. ancak yarım saatli vaktim olduğu için kıyıdan yürüyerek en yakın halk plajına gittim. şezlonglar ücretsiz ama denizi güzel değildi. arkasında nargile kafeler var mayolarınızı değiştirmek isterseniz. Vaktim olsaydı içlere doğru çok güzel plajların olduğunu duydum (paradise beach gibi).

yemek yemek için dolanırken de bir çok dürümcü kebapçı gördüm ama tabiki geleneksel ve deniz ürünü arıyordum. Jumbo restorantında garsonun küçük diye tarif ettiği balık tabağı ve greek salatasından sipariş verdim. karides kalamar ve özellikle ahtapot yenilecek lezzetlerindenmiş. bense iki küçük tabak olarak beklediğim siparişimin çok büyük olduğunu görünce önce çok sevindim fakat hayatımda ilk defa bir yemeği bitiremedim. fiyatları da 5 Euro civarındaydı. porsiyonları her yerde gerçekten oldukça büyük.
Jumbo'nun karşısındaki kilise


kilise- bayrak- minare

Agora ( bizim mısır çarşısı gibi)







Gittiğiniz tüm cafe restorantlarda ücretsiz WiFi hemen veriyorlar. Ayrıca çalışanların çoğu birkaç kelime Türkçe konuşarak sizi eğlendirebiliyor ve oldukça ilgili, sıcakkanlılar.

genel olarak palmiyeleriyle, düzenli caddeleriyle, sıcak insanlaryla ve tüm bunların içinde kendini hiç bozmayan tarihi yapısı bir arada bulunarak güzel bir kombinasyon oluşturmuş. Ben sevdim. benim gibi kısıtlı vakti olanların kıyı şeridinde yani merkezde yapabilecekleri şeyler bunlardan ibaret. tabii turistik alışverişler de tüm bahsettiğim yerlerin yanında yapılabilir. kısa turum bundan ibaret. iyi gezmeler!
Mini Tren

Şovalyeler Kalesinden



Burada herkes fotoğraf çektirmeli!
( Excuse me, Can you Take my Picture Please?:) demeniz yeterli)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mis Gibi Kokuyoruz! Parfüm tavsiyeleri

NOT: Burnunuzun kokular arasında geçiş sağlayabilmesi, karıştırmaması için her parfümden sonra kahve koklayın. Bu yazıda bayanlar kendine parfüm seçebilir en azından seçenekleri daraltabilir, erkekler de hediye için fikir sahibi olabilir. Benim kendi seçtiklerim dışında çoğunluğu oluşturan hediye parfümler yine temiz kalbimin rolüyle tam istediğim parfümlerdir. Raf ömürleri en fazla 2 yıl olduğundan çoğunu açmadım. biten şişeleri de kaldırdığım yazlık veya kışlık kıyafetlerin arasına koyuyorum böylece yarım yıl sonra çıkardığımda naftalin yerine sevdiğim biten parfümler kokuyor. Keyifli okumalar ve pıs pıslamalar! 212 VIP Carolina Herrera- Eau de Parfum:  İçeriğinde rom,bitter, turunç, misk, gardenya, vanilya ve tonka fasülyesi bulunuyor. Reçine alt notasına sahip. Oldukça kalıcı bir parfüm. Fakat fresh değil, az biraz ağır gibi.  One Million'a benzeyen bir kokusu var. ''This is a private party. Are you on the list?'' sloganıyla baya cool bir imaj
21. Yüzyılda, milenyumdan 15 yıl sonra. Kahve kokusu ve bir küçük mumun altında nasıl da saklanıyorum. Dışarıda koşan çantalar, şemsiyeler beni bekliyor, rolümü yapıyorum. Bana her şey gelişmemiş geliyor ama bir Ortaçağın Rönesansı kadar sanata muhtacız. Belki de bütün gazeteler origami yapılmalı, tüm müziklerde hafiften de olsa dans edilmeli, tüm öpücüklerde minimum belli bir miktar sevgi olmalı. Her gülümseme gerçek olmalı, gerçekleşmeli de. Bulutlardan pamuk şeker kokusu da gelsin mi? Tamam bu çok fazla olurdu. Ama sevgi, çokça üretilip az tüketilmeli . Bunu da kimseye söylemeden ama cesurca yapmalı. Kumun üzerindeki şekiller orada birinin birini sevdiğini -hatta seviştiğini- göstermeli. Bir resimdeki her fırça darbesi birinin birini severken, okşarken yaptığı vurgulardanmış gibi gözükmeli. Bir plan ya da bir işin sonucu hep sevmeye çıkmalı. Bir yerlerde biri tüm hisleriyle birinin hassasiyeti altındaysa, tüm hayatında yaşadığı şeylerin onu oraya götürdüğünü bilmesi lazım

my first days in California - Huntington Beach, Las Vegas, Grand Canyon, Santa Monica-

Alright, I wrote this one when I got back to my hometown from California and I can look at my memories closer. It is a half way blog because I was lazy to finish it ! I bearly got used there by then. Obviously, you know what i mean if you have been in Europe or Asia before. Well,I am from both of them at the samw time. Thats true if you think I am confused  a bit, we all are. ( Istanbul is a crazy and pretty place where is located between Asia and the eastern Europe.) they call it culture shock. It does not matter how many time you have traveled abroad but in the US you will exprience this. Yes I left temprory since I have roots there  ( tears drop).  Lets start with my first day. 4th of June!  Does it sound familiar? when I landed there it was America's 240th Birthday, the Independence Day, in other words, the day of fireworks! well, I thought that is how said welcome to me. I made positivizing! For the first week i had an trouble for finding the school. Rule: GET