03.11.2015
Bana uzaktan bak.
Gördüğün şey bir siluet mi? Kıvrımlı, esnek,doğanın bir parçasıymış gibi bir gölge dans mı ediyor?
Kendi mırıltısı anlamsız ve tek sesi mi orada?
Dur, yaklaşma. Daha başka ne görüyorsun anlat bana.
Gördüğün gölge, hareket eden tek şey mi? Beni gördün mü peki, hiç hareket yok değil mi?
Öylece duran bir durgunluk.
Gölgesinin hareketlerinden sorumlu değilmiş gibi, o öne bakmıyor bile.
Ama o benim gölgem. O, öyle.
Onun sahibi benim. Belki de sahibi olduğum tek şey. Bazen beni terk etmiş gibi gözükse de.
İçimde, karnımda bir yerde duruyor.
Siyah gözükmesinin sebebine gelince, onun renk cümbüşünü kaldırabilecek bir dünya değil burası. Gölgemin içimde olduğu zamanlarda onu görebilen biri olduğunda rengi de gözüküyor.
Öyle bir yok dünyada. Onu ben hayal ettim. Tarif mi edeyim?
Öncelikle avuç terleten bir sıcaklığı var. Evet benim ellerim hep üşür.
Sonra, iç gıcıklayıcı kadar ferah ve özgün.
Hem de çok iz belli ediyor açıklığı.
Ama hayatın anlamını aşk olarak görebilen biri kadar yoğun duygular uyandırıyor.
Pigmentleri gözünün irisini kıskandırmasın ama yeşilden de maviden de güzel ve en az onlar kadar gökyüzünde.
Birçoklarının bisikletle ilk yol alışı kadar da heyecan verici.
Böyle bir renkte benim gölgem.
Siyah onun kostümü sadece.
Gölgemi içimdeyken gördüğünde anlayacaksın.
Bu dünyaya nasıl direndiğimi ve aynı zamanda nasıl hayran kaldığımı.
Tedirginliklerimi, korkularımı, kızgınlıklarımı, memnuniyetsizliğimi, teslimiyetimi ve inadımı.
Ama biliyor musun ne zaman saçlarımla oynasa, başımı okşasa, bana hiç anlatmadığı yerleri düşünürüm onun. Zamanda yaptığı yolculuğu, gördüğü yerleri.
Bilirim hep güzel yerlerden geçip yanıma geldiğini ama mutlaka döner bana.
Şimdi düşün, onu çoğunlukla hiç görmememeni ya da görsen de siyah zannetmeni ne kadar umursamadığımı.
Yorumlar
Yorum Gönder