21. Yüzyılda, milenyumdan 15 yıl sonra. Kahve kokusu ve bir küçük mumun altında nasıl da saklanıyorum. Dışarıda koşan çantalar, şemsiyeler beni bekliyor, rolümü yapıyorum. Bana her şey gelişmemiş geliyor ama bir Ortaçağın Rönesansı kadar sanata muhtacız. Belki de bütün gazeteler origami yapılmalı, tüm müziklerde hafiften de olsa dans edilmeli, tüm öpücüklerde minimum belli bir miktar sevgi olmalı. Her gülümseme gerçek olmalı, gerçekleşmeli de. Bulutlardan pamuk şeker kokusu da gelsin mi? Tamam bu çok fazla olurdu. Ama sevgi, çokça üretilip az tüketilmeli . Bunu da kimseye söylemeden ama cesurca yapmalı. Kumun üzerindeki şekiller orada birinin birini sevdiğini -hatta seviştiğini- göstermeli. Bir resimdeki her fırça darbesi birinin birini severken, okşarken yaptığı vurgulardanmış gibi gözükmeli. Bir plan ya da bir işin sonucu hep sevmeye çıkmalı. Bir yerlerde biri tüm hisleriyle birinin hassasiyeti altındaysa, tüm hayatında yaşadığı şeylerin onu oraya götürdüğünü bilmesi lazım...
Hepsi çok eski. Bazısı hala yeni.